Ahmet KABİL Kimdir?

kategorisinde, 09 Ağustos 2013 Cuma 22:16 tarihinde yayınlandı 9128 defa okundu
Ahmet KABİL Kimdir?
Rize Merkez Tekke(Yiğitler) Köyü`nde ailenin en büyük çocuğu olarak 10 Ocak 1938 tarihinde doğmama rağmen nüfus kaydı 10 Şubat 1942 olarak yapıldı.

      Babam; Ali Efendi lakabı ile tanınan, o zamanın din âlimlerinden (Dersiam), Ali Kabil’in 7 çocuğundan 5. çocuğu 1921 doğumlu Muhammet Kabil’dir. Amcalarım; Hamit ve Şaban Kabil. Halalarım; Ayşe, Meryem, Hanife ve Hamdiye’dir. Bunlar sırasıyla Kalkandere(Çağlayan Köyü), Sütlüce Köyü, Yiğitler Köyü ve Salarha (Kukulu Kaya)’da evlilik yaptılar. Hepsinin çocukları ve torunları aynı köylerdedir.

 Annem; aynı akrabadan Ali Kabil (Çolak Ali)’in 6 çocuğundan 5.si Havva Kabil’dir. Teyzelerim; Şerife, Yeter, Fatma, dayılarım; Ömer, Ahmet, Hasan’dır. Hepsi aynı köyde evlendiler.

 Kardeşlerim; Hasan (inşaat mühendisi), Hüseyin (serbest ticaret), Yunus (jeoloji mühendisi) , Meryem ev hanımı ve Kasarcılar Köyü’nde evlidir.

Eşim Rize Merkez Çarşı Mahallesi’nden Sadettin Türüt’ün kızı Saadet Dilek’tir. ( Büyük dedeleri Rize Merkez Ambarlık Köyü’nden şehre gelmiştir.)

 Çocuklarım; Gaye (KTÜ- İşletme), Arzu (Bilkent), Ümit (Bilkent-İşletme), Murat (serbest meslek), Vedat (Bilkent-İç Mimar) adlarında 5 çocuğum var.

 Torunlarım; Emre Mataracı İstanbul’da lise1 de öğrenci. Alara ve Dilara Kaya ikizleri ana okulundalar.

  TAHSİL HAYATIM

 1945 yılından 1947 yılına kadar dedem Dersiam Ali Efendi’den Arapça dersi aldım. İlkokulu Yiğitler Köyü’nde 1952 yılında bitirdim. İlkokuldan sonra köyümüze gelen gezici demirci kursuna kaydoldum. Hocam Rize Müftü Mahallesinden Rafet Saruhan’dı ve hocam babam, amcam ve dayım muhtar Ömer’e bu çocuğu mutlaka okutun diye ısrar ederek okumamı sağladı. Burada kendisine şükranlarımı sunuyorum.

1953’te ortaöğretim okulları öğrencilerini almış olduğu bir aşamada amcam Hamit Kabil, Vali Nazım Üner’e giderek yapı enstitüsünde ek sınıf açıldığını öğrenip okula yatılı değil kendi paramla gündüzlü okumak üzere kaydoldum.

 Maddi durumumuz iyi değildi. Şehirde Orta Cami arkasında, Şeytan Sokağı’nda ilkel bir dükkânın üzerinde erkek sanat okulunda okuyan Servet Yazıcı ile birlikte bir oda kiraladık. Harabe bir dükkândan bir kapakla odaya çıkılıyordu. Odada lavabo, banyo, wc gibi üniteler yoktu. Soba kurup, köyden odun, haftalık yiyeceklerimizi getirirdik. Bir kısım ihtiyaçlarımızı Orta Cami tesislerinde, diğer ihtiyaçları da yatılılar için bulunan tesislerde giderirdik.

 Bir haftalık yiyeceğimizi köyden getirirdik. Bu şartlarda yatılı okumaktan başka çare yoktu. Akşamları da okula giderek çok ders çalışmak suretiyle 1. sınıf sonunda dereceye girdim. Birkaç arkadaşımla birlikte bakanlık oluru ile “Yatılı Öğrencilik”e kabul edildim. Son sınıfa kadar her yıl dereceye (iftihar listesi) girerek yatılı okumaya devam ettim.

O tarihte yapı enstitüleri ve erkek sanat enstitüleri, sanatkâr yetiştirmeye yönelik usta okulları olarak açılmışlardı. Derslerin büyük bir bölümü meslek dersleriydi. Fizik, Kimya, lisan ve fen dersleri hiç yoktu. Matematik liselere göre daha azdı. Üniversitelere girme hakkı yoktu. Ancak tahsil yapmak isteyenler ön elemeden sonra 4 yıllık tahsil süresi olan ve yalnız mühendis yetiştiren Yıldız Teknik ve Maçka Teknik, Zonguldak’ta Maden Teknik’in sınavlarına lise mezunları ile birlikte girme hakkı vardı.

 Bu elemeler içinde çok iyi hazırlanmak gerekiyordu ve o tarihte dershaneler de yoktu. Her meslek okulundan yılda 2-3 kişi bu sınavları kazanırdı veya hiç kazanamazdı.

 Daha önce her yıl eleme ve giriş sınavında sorulan soruların kılavuz kitaplarını biriktirirdim. Piyasadan fizik, kimya kitabı, yardımcı matematik kitabı alır okul süresince boş zamanlarda çalışırdık.

 Hocalarımız da akşam çalışma saatlerinde kabiliyetli ve gayretli olan her sınıftan 3-5 kişiye özel ilgi göstermek suretiyle yardımcı olurlardı. (Burada hocamız Orhan Özdoğanlar’a şükranlarımı sunuyorum.) Derslerim çok iyi olmasına rağmen mezuniyetimi takip eden ilk yıl eleme sınavını kazanamadım. Fakat yılmadım. 1959 yılında Rize’de açılmış olan tekniker okuluna devam ettim.

 1960 yılında kardeşim Hasan ile tekrar sınavlara girdik. Elemeyi ve giriş sınavını kazanarak Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne kaydolduk.

 Yıldız Teknik’te o tarihte İnşaat, Mimar, Harita, Makine Mühendisliği bölümleri yer almaktaydı. Ayrıca her bölümde not ortalaması 7 nin üzerinde olan öğrencilerin de lisan ve diğer derslerden sınavla mastır (ihtisas) bölümlerinde Yüksek Mühendis unvanı veriliyordu.

 Bizim okuduğumuz dönemde okulun ismi Yıldız Yüksek Teknik Okulu idi ve daha sonra Yıldız Üniversitesi oldu.

 Benim Milli Eğitim Komisyonu Başkan Yardımcısı olduğum 1992 yılında okul hocalarının talebi, ben ve arkadaşlarımın verdiği bir önerge ile Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ismini aldı. Ayrıca Mühendislik Fakültesi branşlara göre dört fakülteye ayrıldı.

 Bu komisyon raporunu o tarihte 27 Yıldız Teknik mezunu milletvekilinin gayretleri ile genel kuruldan geçirdik ve kanunlaştı. Bu 27 milletvekili 1996 yılında üniversite için Davut Paşa Kışlasının alınmasında yardımcı oldu.

 Yıldız Teknik’e girince kampus alanı içersinde eski Yıldız Sarayı Tesisleri’ndeki yurda kaydolduk. Yurtta öğle yemeği ve kahvaltı veriliyordu. Rize’den gelen para kısıtlı olduğu için, ben ve kardeşim,175 ve 125 kuruşluk tabldottan ucuzunu tercih ediyor ve gerekli tasarrufu sağlıyorduk.

 İkimizin de İstanbul’da okuması, diğer kardeşlerimin Rize’de okuması ailenin rutin giderleri rahmetli babamı da büyük fedakârlığa teşvik ediyordu. Kışları pardösü yerine yağmurlukla geçirdiğim yılları unutmam.

 Yıldız Teknikte fen derslerinin ağır olması, bizim de tabanda bu dersleri az görmüş olmamız nedeni ile orta öğretimde gösterdiğim başarıyı gösteremedim.

 Zor bir talebelik geçirdim. Ancak benim sene kaybım olduğu için kardeşim Hasan benden önce mezun olup karayollarına girdi. O tarihte de mühendisler çok iyi maaş almakta idi. Son sınıfta bana verdiği destekle son sınıfı rahat bir öğrenci olarak okudum. Yurttan ayrıldım.

Etilerde Erzurumlu Erdoğan Cimilli, Afyonlu Ata Değer, Giresunlu Şener Akgün ile bir daire kiraladık ve rahat bir yıl geçirdik.

   KARAYOLLARINA GİRMEM

 1966 yılında mezuniyetimden sonra karayolları 10. Bölge Müdürlüğü Rize ve civarı köprü ve kontrol şefi olarak atandım.
Arhavi’den Sürmene arasında birçok köprünün kontrol mühendisliğinin yanında o yıllarda Türkiye’de yeni uygulanan FORE Kazık Köprü Sistemi ile yapılan sahil yolu güzergâhında İyidere ve Of (Solaklı ) 217m açıklığındaki köprülerin kontrol mühendisliğini ve daha sonra Gündoğdu şehir merkezinde aynı sistemde yapılan köprünün de kontrollüğünü yaptım.

 

 

                                             TRABZON BÖLGEYE TAYİNİM

 

1968 başında Trabzon Bölgesi Bakım Baş Mühendisliğine atandım. Bu ünite kapsamında  Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Gümüşhane şeflikleri vardı.

 

 Bu şefliklerin görevleri; o illerin yol ağında bulunan yolların bakım ve küçük onarımlarını gerçekleştirmek, kışın kar mücadelesi için yaz aylarından hazırlık yapmaktı.

 

Ayrıca yollarda gelebilecek sel, deniz tahribatı ve dere tahribatlarında acilen geçit vermekti. Bu tahribatlar büyük olursa Taşören aracılığın ile gideriliyordu.

 

Benim görevim bu şubelerin bölge müdürü ve bölge ile koordineyi sağlamak, onların makine ve malzeme ihtiyaçlarını karşılamaktı. Tabi bütün bu hizmetler,   verilen ödenek ve imkanlar nispetinde yapılıyordu.

 

KARAYOLLARINDAN AYRILIŞIM

 

 

1971 yılında yeni personel kanunu çıkınca kamuda çalışan birçok teknik eleman gibi ben de ayrılmayı düşünmeye başladım. Çünkü maaşlarımız takriben yarıya düşmüştü.

 

Çalışacak bir yer ararken Karayolları Eski Genel Müdürü Servet Bayramoğlu o tarihte Doğuş İnşaat Genel Müdürü idi. Bana bu şirketin Alanya’da yaptığı bir barajın şantiye şefliğini yapar mısın dedi. Ben de işi ve dosyayı göreyim dedim. Ankara’ya gittik.

 

 Şirketin genel müdürlüğünde dosyayı bakınca bir yılda 6 şantiye şefi değiştirdiğini gördüm. Geçimsizliğin şirkete veya bu işe %30 ortak olan bir mühendisten kaynaklandığını söylediler. Ayrılamaya karar vermem için bu bir sebep oldu. Servet Bey’den müsaade

 

                                                SERBEST ÇALIŞMAYA BAŞLAMAM

 

1971 yılına kadar teknik personelle ilgili 10195 sayılı ayrı bir personel kanunu yürürlükte idi. 1971 yılında bu kanun değiştirilince teknik elemanların ücretleri çok azaldı. Birçok teknik personel gibi ben de karayollarından ayrıldım.

 

Okur Işın taahhüdündeki Rize Öğretmen Okulu inşaatının şefliğini 6 ay yaptım.

 

1972 yılında Devlet Su İşlerinden Pazar Taşkın Koruma İnşaatını yaptım. Daha sonra eski karayolcu arkadaşım Orhan Pervanla ortak olarak Y.S.E. Bölge Müdürlüğü’nde Trabzon ve Rize hudutları dahilinde değişik açıklıkta takriben 15 köprü inşaatı karayolları bölgeden Rize, Gümüşhane, Artvin illerinde çok sayıda stabilize nakli işi aldık bitirdik.

                     

 

                                            HIZIR HOP’LA ORTAKLIK

 

      

1976-1984 yılları arasında sınıf arkadaşım Hızır Hop’la ortak olarak; 214 iş yeri, banka, lokanta, idari binası ve diğer tesisleri ile Rize küçük sanayi sitesi inşaatını yaptık.

 

Çaykur’a ait Melyat Çay Fabrikası inşaatı, Rize Emniyet Müdürlüğü, Giresun, Rize, Trabzon’da il yollarında hafriyat ve sanat yapıları ile yeniden yol ihaleleri bitirdik. 2 adet ortak apartman yaptıktan sonra 1984 yılında anlaşarak ayrıldık.

 

                                            

                                                                

                      SON YAPTIĞIM İŞLER

 

1984 ten sonra her ikimizde yalnız çalıştık. Ben Artvin, Trabzon ve Rize’nin değişik il ve köy yollarında stabilize nakli hafriyat ve sanat yapıları bitirdim.

 

İl Jandarma Alay Komutanlığı binasını bitirdikten sonra milletvekili oldum.

 

Milletvekili olunca karnem yüksekti. Karnemi kiralamak için çok cazip teklifler almama rağmen milletvekili olduğum sürede, karnemin çalıştırılmasını etik ve uygun görmediğim için müteahhitlik karnemi Karne Komisyonuna iade ettim ve daha da almadım.

 

                                                            SİYASETE  BAŞLAMAM

 

1950 den sonra D.P. olan bir ailenin çocuğuyum. 1950-1960 arası aile büyüklerimizden (teyzemin eşi) Hüseyin Kabil il genel meclisi üyeliği Dayım Hasan Kabil D.P. Rize il teşkilatında görevli idi.

 

Seçim zamanları köylerde telefon da olmadığı için biz çocuklara çok görev düşüyordu.

 

                                                   İL GENEL MECLİSİ ÜYELİĞİM

 

11.12.1977 Mahalli seçimlerde il genel meclisi üyeliği için, il başkanı ve arkadaşları bana adaylık teklif ettiler. O tarihteki işlerimin yoğunluğu nedeni ile ve de aday yoklaması telaşına iştirak etmemek için kabul etmedim. (AP İl Başkanı Yusuf Bey “Sen hiç karışma istersen aday yoklamasına da sen partiye gelme dedi.”)

 

Aday yoklaması günü partiye gittik. Şu an da hatırladığım kadarıyla 5 er gün iştirakten 400 küsur oy alarak ilk sırayı farkla aldım. Merkez ilçe için 9 aday adayından 4 adayla AP den seçime girdik. 3 üyeyi AP den aldık.1 üye CHP den kazandı.

 

                                            ADALET PARTİSİ İL BAŞKANLIĞIM

      

05.06.1977 milletvekili seçimlerinde AP İl Başkanı milletvekili seçilince parti il teşkilatı ve Başbakan Süleyman Demirel benim il başkanı olmamı istediler. Ankara’dan Rize kökenli Kocaeli AP milletvekili Âdem Ali Sarıoğlu Rize’ye geldi. Süleyman Bey’in talimatını getirdi. Elimizde o tarihin rakamlarına göre büyük sayılabilen bir iş vardı. Kabul etmedim.

 

Daha sonra Süleyman Demirel Samsun’a geliyordu. Beni ve AP il teşkilatını Samsun’a davet etti. Samsun’a hava alanı VIP salonunda görüştük. Bana AP il başkanlığını 2 yıl yapacaksın dedi ve ben de kabul ettim. Ama bu zaman zarfında ilçe başkanları bir il başkanı adayı bulmuş, etrafında yerlerini almışlardı.

 

Benim aday olduğumu duyunca belki de haklı olarak hepsinin imzası ile bir bildiri yayınlayarak aday ilan ettiğimiz arkadaşımızı bırakmayız. Dolayısıyla başka adayı da tanımıyoruz diye ilan ettiler.

 

15 gün ilçe başkanlarının adayı ile zevkli bir kampanya geçirdik ve seçimde ben kazandım.

 

Seçimden sonra ilçe başkanlarına onların haklı olduğunu söyleyerek gayet uyumlu bir çalışma başlattık. İlçe başkanlarından Çayeli İlçe Başkanı Gündüz Ayar ile Pazar İlçe Başkanı Macit Bassa bildiriden mahcubiyetlerini zaman zaman ifade ederek kendilerine duyduğum güven için teşekkür ettiler.

İl İdare Heyeti çok değerli arkadaşlardan oluşan yine uyumlu bir ekipti. Artık hepimiz de yeni ve heyecanlı bir ekiptik.

 

Ekipte Mimar Şevket Kanbur, Av. Sedat Bıçakçı, Av. Yahya Sargın, Tüccar ve il sekreteri Hüseyin Agun , esnaf Numan Sadıkoğlu, tüccar İbrahim Noroğlu, tüccar Ali Rıza Feyiz, sanayici Mahmut Topçu, serbest muhasebeci Şükrü Vanlı.

 

İlk denememiz Ticaret Odası seçimleri oldu. 27 yıl ticaret odasını CHP li hemşerilerimiz yönetmişti. O seçimi çok iyi çalışarak farklı kazandık.

 

12 Eylül 1980’de ihtilal olunca bütün partiler kapatıldı. 1983 te yeni partiler kurulunca DYP’nin kurucuları arasında oldum ama aktif görev almadım (1983 ile 1991 yılları arasındaki siyasi faaliyetlerim, siyasi faaliyetler bölümünde yer almaktadır.) 

 

 

                     1991 SEÇİMLERİ VE ADAYLIĞIMLA İLGİLİ DOĞRU BİLGİLER

    

 

20.10.1991 seçimlerinde benim Anaptan adaylığımla ilgili bazı kişiler seyrekte olsa kendilerine göre hayali senaryolar üretildiğini gördüm. Bunları doğruyu bulmaları için ve de muhataplar hayatta iken bu bölümü detaylı olarak izah etme gereği duydum.

 

1991 seçimlerinde, önceki 1987 seçimlerinde kaştı çıktığım karayolcu arkadaşım tekrar DYP den aday adayı oldu. Başka 5 aday adayı vardı. Ankara’dan çok değerli bir Rize’li arkadaşımızın listenin başına konulacağını duyduk. Kimsenin itirazı olmadı. Artık bundan sonraki yarış liste ikinciliği içindi.

 

Pati içerisinde kendi aramızda bir temayül yoklaması (hatta toplantısı diyebilir)yapmaya karar verdik. Parti teşkilatları olarak 80-90 kişi toplandık. Divan başkanlığını o tarihteki merkez ilçe başkanı yapıyordu.

 

Ancak bunun başka bir aday adayı ile anlaşmalı olduğunu da biliyorduk. Hatta bu toplantıya parti yönetimleri ile ilgisi olmayan bir grup insan da getirilmişti.

 

Bir aday adayı konup da sıra bana gelince bana söz vermek istemediler. Ayarlanmış bir grup kargaşa çıkarma gayretinde oldu. Oylama yapmadan söz vermediğini ilan etti. Ben de yerimden AP İl Başkanlığı DYP nin Rize’de kuruculuğunda birisi olarak bana söz vermiyorsanız burada bir komplo var. Teşkilatta bunlara alet oluyor dedim.ve partiden istifa ediyorum deyip dışarı çıktım.

 

Ertesi gün noter vasıtasıyla istifa ettim ve müracaatımı geri aldım. Parti de hiçbir görevim yoktu ve hiçbir yerden de değil milletvekilliği veya partilerine geçmem için teklif bile almamıştım.

 

Aradan bir hafta geçmişti. Başbakan Mesut Yılmaz Rize’ye geldi. Ekibinde Erol Yılmaz Akçul da vardı. Erol Bey’le AP’de beraber çalışmıştık.

 

Bizi ve akrabalarımızı iyi tanıyordu. Benim eve geldi ve bana “ Senin DYP den istifa ettiğini duydum. ANAP tan aday olur musun? dedi” Ben de 1983 seçimlerinde Hasan bağımsız aday olarak Rize’den iyi bir oy almıştı. Aday Hasan olsun. Ayrıca ben DYP den ayrılalı bir hafta oldu. Yanlış yorumlayanlar olabilir dedim ve Erol Bey’de öyle istiyorsan Hasan’ı teklif edelim dedi.

 

İstanbul’a gitti. Mesut Yılmaz’la konuştu. Mesut Bey olabilir deyince Erol Bey beni aradı. Gelecek cumartesi Ankara’da Eski Başbakanlıkta Hasan ile seni Mesut Yılmaz bekliyor, dedi. Ben de Hasan’a telefon ettim. Ankara’da o gün buluşacaktık. Hafta içerisinde Rize ANAP İl Başkanı Kemal Er vahim bir trafik kazasında vefat etti.

 

Erol Bey tekrar telefon edip Ankara’ya gitmeyin Mesut Yılmaz Perşembe günü Rize’ye cenazeye gelecek orada görüşürsünüz dedi.

 

Perşembe günü cenazeden sonra Çay Kurumu Genel Müdürlüğü bahçesinde Anaplı arkadaşlarımızla Mesut Yılmaz’ı bekliyorduk.

 

Bir görevli gelip bana Mesut Yılmaz seni bekliyor dedi. Ben odaya çıktığımda Mesut Yılmaz ile Turgut Yılmaz odadaydı. Bana nezaketen hal hatır sorduktan sonra Hasan Rize’de mi? diye sordu. Evet, dışarıda bekliyor dedim.

 

Bana biz geçen haftadan sonra Rize’de araştırdık. Hasan 10 yıldır Rize’de yok. Gençler tanımıyor. Sen hep Rize’desin ve AP ye iyi bir il başkanlığı yaptın. Biz seni aday yapmak istiyoruz deyince; (Ben AP il başkanı iken Mesut Yılmaz’ın amcası AP Rize Milletvekili idi. Beraber 3 yıl çalışmıştık.) ben, nasıl olur efendim ben kardeşimi İstanbul’dan senin Anaptan aday olman isteniyor diye çağırdım. Şimdi ben aday olacağım demek yanlış olur. Dedim.

 

O zaman biz Hasan Bey’i çağırıp görüşelim dedi ve Hasan’ı içeriye çağırdılar. Ona da aynı şeyleri söyleyince hiç tereddüt etmeden olsun dedi. Ben adaymışım gibi ağabeyimle çalışacağım dedi ve ben aday oldum.

 

            

 

Mesut Yılmaz Bey’inde İstanbul’dan değil de Rize’den aday olacağı ilan edilmişti. Mesut Yılmaz’dan sonra ben ve Mustafa Parlak listesi ile seçime girdik.

 

20.10.1991 de yapılan bu seçimlerde ANAP ve DYP denk kuvvette görülüyordu. İl barajı %25 ti. Mesut Yılmaz Genel Başkan ve Başbakandı. Ben ve parti teşkilatı ile uyumlu ve yoğun bir kampanya yürüttük ve seçimler yapıldı.

 

Seçimlerde 3 milletvekilliğinin hepsini alarak Mesut Yılmaz, Ahmet Kabil, Mustafa Parlak milletvekili seçildi. 1995 ve 1999 yıllarında yapılan seçimlerde de Rize’de milletvekili seçildim. (Seçimlerle ilgili bilgiler siyasi faaliyetleri bölümünden bakabilirsiniz)

 

DYP-CHP koalisyon yaparak 49. hükümeti kurdular(20 Kasım 1991- 25 Haziran 1993) Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü oldu. Anap ve RP muhalefette kalmıştı.