Gece ve Gündüz: Kahraman Şövalyem

kategorisinde, 09 Temmuz 2010 Cuma 19:16 tarihinde yayınlandı 1747 defa okundu
Gece ve Gündüz: Kahraman Şövalyem
Tom Cruise`un hala aksiyon türünde star olduğunu kanıtlama çabalarının son ürünü ‘Gece ve Gündüz`,

Tom Cruise’un hala aksiyon türünde star olduğunu kanıtlama çabalarının son ürünü ‘Gece ve Gündüz’, nefes aldırmayan ritmi, birbirinden iyi kotarılmış aksiyon sekansları, eğlenceli mizahı ve özellikle de Cameron Diaz’ın enerjisiyle doğru vuruşlar yapmayı ve eğlendirmeyi beceriyor. Yine de tüm meziyetlerine karşı çok da radikal bir anlayışa sahip olmadığı için de yeni birşeyler sunmuyor.

James Mangold, son dönemin en sessiz sedasız ama aynı zamanda etkili anaakım yönetmenlerinden birisi haline geldi. ‘Heavy’ (1995), ‘Cop Land’ (1997) ve ‘Girl, Interrupted’la (1999) ufak ama üzerinde konuşulan işler çıkarmayı başaran Mangold, sonra romantik komediden, gerilime; müzikalden western’e kadar hiç de mütevazı olmayan işlerde kendisini gösterip farklı ölçeklerde başarılı işlere imza attı. Özellikle ‘Walk the Line’ (2005) ve ‘3:10 to Yuma’ (2007) ile iyiden iyiye takip edilesi yönetmenlerden biri haline gelen Mangold’un bol kovalamacalı, komik ve romantik bir aksiyon filmine soyunması, işin içinde cazibeli anların olduğunun da habercisiydi.

‘Gece ve Gündüz’ (Knight and Day) gerçekten de işinin ehli bir yönetmenin soyunmak isteyeceği bir proje aslında. Çok da büyük sürprizler içermemesine rağmen dinamik dönüş noktaları sayesinde merak uyandırmayı başarıyor. Bunun yanında macera janrına hem romantizm hem de komediyi becerikli bir şekilde yedirdiğini belirtmek lazım. Bu bağlamda çok farklı türlerde rüştünü kanıtlamış Mangold’un da işin altından kolayca kalkacak ideal isim olduğunu söyleyebiliriz.

Eğlenceli ve samimi

Özellikleri çok bağırmadan ince bir şekilde bize aktarılan, iyi işlenmiş bir karakter olan June’un (Cameron Diaz) birden bire gizemli bir adamla yollarının kesişmesi ve sonrasında da bitmek bilmeyen bir aksiyon girdabının içine çekilmesini anlatan film. Doğru bir tercihle June’un perspektifine odaklanıyor. Bu şekilde seyirci de tıpkı zavallı ‘sıradan’ kızımız gibi ‘kahraman şövalye’nin onu bu belanın içine nasıl sürüklediğini ve nasıl çıkaracağını merak ediyor. Tam bir bilmece şeklinde sunulan ve asla uç noktalara gitmeden ideal bir aksiyon figürü olarak sunulan Roy ise, özellikle Tom Cruise’un personasıyla hem seyircinin hem de June’un kolayca güvenebileceği bir karakter haline geliyor. ‘Gizli Teşkilat’dan (North by Northwest, 1959), ‘Charade’e (1963) eski Hollywood usulü romantik-komedi-aksiyon türünün içinde barındırdığı saf eğlence anlayışını günümüzün klasik Hollywood aksiyon trükleriyle birleştiren film, özellikle mizahı ile türe farklı bir bakış atıyormuş izlenimi verse de bir yandan da seyirciyi çok yabancı sulara savurmamış oluyor.

Bu açıdan baktığımız zaman ‘Gece ve Gündüz’ gayet güvenilir bir eğlence aracı haline geliyor. Ancak ajan parodisi olma yolunda en fazla yarı yola kadar ilerliyor ve metin her ne kadar bir cazibeye sahip olsa da radikal değişiklikler ve alternatif bir duruş sergileyemiyor. Dolayısıyla da anlık heyecan ve eğlence katsayısı gayet yüksek olmasına ve günümüzün aksiyonlarından farklı bir yerde durmasına rağmen,  vurucu olma özelliğine sahip olamıyor. Bir anlamda klasikle alternatifin tam arasında kalıyor. Bu elbette bilinçli bir tercih de olabilir, ancak ne kadar bilinçli olursa olsun filmin aldığı ‘karışık’ yorumların da önünü açmış oluyor. Dolayısıyla bir ağız dolusu övgüyü de rahatlıkla sarf edemiyorsunuz.

Tom Cruise’un önlenemez düşüşü

‘Gece ve Gündüz’ün ABD sinemalarında ve eleştirmenler nezdinde pek de başarılı bulunmadığını belirtmekte fayda var. Ancak bunun, yukarıda bahsettiğimiz ‘arada kalıp çok da parlayamama’ durumu dışında Tom Cruise faktöründen de kaynaklandığını tahmin etmek güç değil. Oprah’nın koltuğunda aklını kaçırmış gibi zıplaması ve elbette Scientology konusunda biraz ‘fazla’ konuşmaya başlamasıyla beraber Tom Cruise iyiden iyiye imajını zedelemiş ve özellikle Paramount’ın anlaşmasını feshetmesiyle de vazgeçilmez olmadığını da kanıtlamıştı. Gerçekten de Cruise ‘Görevimiz Tehlike 3’den (Mission Impossible III, 2006) beri her filminde duvara tosladı. Başarılı bulunduğu tek işi yoğun bir makyaj altında adeta Recep İvedik haline geldiği ve aslında konuk oyuncu statüsünde yer aldığı ‘Tropik Fırtına’daki (Tropic Thunder, 2008) Les Grossman karakteriydi. Ancak görünen o ki, seyirci artık Cruise’u o bilindik karizmasıyla aksiyon yıldızı olarak görmek konusunda hevesli değil.

Bu film dışı bilgileri bir kenara bırakırsak; aslında Cruise, biraz yaşlandığını belli etse de hala karizmasını konuşturabiliyor. Ve özellikle dublör kullanmadığı bilinen oyuncu –çoğu hareketli sahnenin orta ölçekte çekilmiş olmasının sebebi de bunun kanıtlamak istemeleri olabilir – aksiyon janrında hala iddialı olduğunu kanıtlıyor. Cameron Diaz ise daha önce de kanıtladığı komedi yeteneğini burada bolca konuşturuyor. Oldukça doğal ve basit bir şekilde seyircinin öyküye bağlanmasını sağladığı gibi filmin mizahi yönünü de güçlendiriyor. Film tabii ki sadece bu ikisinden ibaret değil. Ancak Hollywood’un en yetenekli genç aktörlerinden Peter Sarsgaard ve Paul Dano’nun yanında, ‘Şüphe’ (Doubt, 2008) ile kendisine hayran bırakan Viola Davis filmde neredeyse sadece görünmekle yetiniyorlar.

Mangold’un güçlü zanaatkarlığı eşliğinde dinamik öyküsü ve yıpransa da star karizmasıyla ‘Gece ve Gündüz’ oldukça eğlenceli bir seyirlik. Maalesef benzer türlerde oynayan ‘Gerçek Yalanlar’ (True Lies, 1994) gibi müthiş birşey olmasa da ‘Bayılırım Belaya’ (I Love Trouble, 1994) gibi de tökezlemiyor. Sonuçta vasatın üstünde, hatta o kadar da değil basbaya iyi, bir eğlence önümüze sunuluyor.

Kimler İzlemeli?
- Aksiyonda mizah sevenler
- Keyifli vakit geçirmek isteyenler
- Eli yüzü düzgün bir gişe canavarı izlemek isteyenler

Kimler İzlememeli?
- Tom Cruise’un klasik triplerine katlanamayanlar
- Yenilikçi bir film bekleyenler